Ali Baba ve Kırk Haramiler
Ali Baba ve Kırk Haramiler
Dr Ahmed Shebani
Demokratik Parti Başkanı
Amerika Birleşik Devletleri, halihazırdaki demokrasiye geçiş aşaması süreciyle Libya’da istikrarı sağlama görevinde denetleme yardımı çağrısında bulunarak Türkiye’ye bu ülkede çok etkili bir konum kazandırdı. Böylece, Türkiye, Abdul Hamid Al-Dabaiba’nın Libya’da demokrasi tesis edilmesiyle hiç ilgilenmediğini yakından görmüş oldu. Al-Dabaiba tek bir sinsi çıkar peşindeydi: mümkün olduğu kadar uzun süre hükümetin başı olarak iktidarda kalmak ve mümkün olduğu kadar fazla kamu kaynağını zimmetine geçirmek. Bu da Türklerin hoşuna gitmiyor, çünkü bu Libya’daki görevlerine tamamen ters düşmekte.
Al-Dabiaba, görevini tamamladıktan sonra hiçbir siyasi pozisyona adaylık koymamak için Libya halkına Cenevre’de verdiği garantiyi ihlal etti. 24 Aralık 2022’de yer alması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koydu ancak bu seçimler gizemli bir şekilde iptal edildi. Aynı zamanda da anayasal bir referendum, milli bir uzlaşma ve seçim yürütmek gibi çok ender rastlanan tarihi bir fırsatı kaçırdı. Başbakanlık mevkiini üstlendiğinde Libya halkının kendisine güvenerek teslim ettiği bu üç kriteri engellemek için bilfiil gayret gösterdi.
Al-Daibiba Bay Sadeq Al-Kaber’in yardımıyla kamu fonlarını kendi seçim kampanyası için kullandı; bu da eğer tekrar iptal edilmeyecek olursa, gelecek seçimlerde ne kadar hevesli olacağının bir göstergesi. Bu da, Kaddafi’den aldığı kaynakları kendi seçim kampanyası için kullanan ve bu nedenle cezai hüküm giyen eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi getiriyor akla.
Türkiye, Al-Dabeiba’yı 17 Şubat ihtilal grubunun bir parçası olarak görmüyor, bunun yerine, Kaddafi rejiminin bir kalıntısı olarak görüyorlar onu. Al-Dabeiba, Kaddafi’ye sahte bir akademik diploma sağladı ve Kaddafi yıllar boyunca yasa dışı bir şekilde servetine servet katarken ona sadaketle boyun eğdi, bu arada kendisi de büyük bir servet sahibi oldu. Türkler, Al-Dabebia’yı demokrasi ve vatanseverlik hissi taşımayan, son derece bencil bir insane olarak görüyorlar.
Al-Dabebia’nın hileleri birçok Libyalıyı kandırmış olabilir ama vicdandan yoksun bu tip yozlaşmış Arap politikacıların farkında olan Türk ve Amerikalıları aldatmaya yetmiyor.
Al-Dabaiba ailesinin hırsızlıkları hayal ürünü değil. Örneğin, Kaddafi iktidarı sırasında, Misurata’daki merkez hastanesinin onarımını denetlediklerinde, projeden sorumlu bazı yabancı firmalardan rüşvet almışlardı. Alman bir savcı bu müteahhidlerin üst düzey yöneticileri hakkında cezai kovuşturma başlattı ve bu kişiler suçlu bulunarak hapis cezasına çarptırıldılar.
Alman firması Siemens’in Libyalı yetkililere rüşvet ödemek için kullandığı gizli bir banka hesabı olduğu ortaya çıktığında, Siemens müdürü Bay Heinrich Neubürger ne yazık ki intihar etti.
Bu davalar Libya’da hiç ilgi çekmedi, çünkü Kaddafi iktidarında devletin baş savcısı olan ve bu güne kadar da halen bu görevde kalan Bay Sadiq Al-Sour henüz bu‘’Ali Baba’’ların hiçbiri hakkında herhangi bir dava açmadı. En hayret verici olan da ihtilalden sonra, yolsuzlukla suçlanan tüm yetkililerin bizzat onun tarafından serbest bırakılmış olması.
Bay Sadiq Al-Sour’un dinine bağlı bir mütedeyyin gibi, her yıl genellikle Ramazanın son on gününde kadir gecesi ibadeti (Laylat al-Qadr) için Misurata’daki camilerden birinde inzivaya çekilmesi de bunun kadar şaşkınlık verici.
Farklı ülkelerden, Credit Suisse bankası vasıtasıyla politikacılara, yetkililere ve canilere yapılan milyarlarca dolarlık rüşvet ödemeleri ile ilgili gizli belgeler basına sızdırılmıştır. Sızdırılan bu belgeler Al-Dabaiba ailesinin bu bankada birkaç hesabı olduğunu ve bu hesaplara yabancı ülkelerden sözleşme kazanmış firmalardan gelen rüşvetleri yatırdıklarını gösteriyordu. Bu ailenin Kaddafi döneminde ve sonrasında yolsuzluğa derinden bulaştığına hiç şüphe yok.
Çoğu Libyalı, Bay Abdul Hamid Al-Dabaiba’nın Ulusal Birlik Hükümeti’nin başına geçmesi için Al-Dabaiba ailesinin Cenevre’de Libya Siyasi Diyalog Forum’unun bazı üyelerinin oylarını satın aldığını biliyor.
Mısır İstihbaratı, Ulusal Birlik Hükümeti’nin lideri olarak Al-Dabaiba’nın yetkisini kötüye kullandığı ve Mısır’ı ziyareti sırasında, rahmetli Mr Nassar Al-Kharafi’nin zengin Kuveytli ailesinin Libya’ya karşı açtığı davaya Mısır başbakanının müdahele etmesini istediği haberlerini basına sızdırmıştı. Al-Kharafi’nin ailesi bizden yaklaşık bir milyar Dolara ulaşan bir tazminat talep etmekteydi. Bunun nedeniyse, ailenin, Khoms şehrinde Villa Celine yanında beş yıldızlı lüks bir turistik tesis inşa etme projesinin yatırımında kullanmak istediği elli milyon Doların Kaddafi’nin kodamanları tarafından çalınmasıydı. Bay Dabaiba o zamanlar bu projeyi kapsamında bulunduran Libya Ulusal Yatırım Şirketi’nin başındaydı. Ekonomimizin güvenilirliğini geri kazanmak için tek yol, zaten çok uzamış olan bu davayı çözüme ulaştırmaktır.
Eğer bu hırsızlık olmasaydı Libya bu meblağın birkaç katını doğrudan yabancı yatırım olarak elde edebilecekti. Mısır istihbaratı, ayrıca Al-Dabaiba ailesinin bazı üyelerinin, özel toplantılarında Covid pandemisiyle ilgili kontratlardan gelen komisyonların paylaşılması konusunda kavgaya tutuşup yumruk yumruğa geldiklerine ait bilgileri de sızdırdı.
Al-Dabaiba ailesine tavsiyemiz, büyük babalarının mesleğine geri dönmeleridir, çünkü bu Libya vatandaşlarının parasını çalmaktan daha onurlu olacaktır.
Bay Fathi Bashagha görevinden alınarak yolsuzluk suçlamasıyla araştırmaya tabi tutulduğunda gözden düştü ve artık tarihin çöp tenekesinde yerini almak üzere. Bay Dabaiba, 14 Temmuz 2011 de kurulmuş Demokratik Parti’nin adını çalan Mohammed Sawan ve benzerleri de öyle.
Misurata şehri bilmelidir ki, tıpkı Bengazi’nin yok edildiği gibi, kendisini de yok etmek isteyen iç, dış ve ihtilal karşıtı güçlerce hedef alınmaktadır, çünkü bu şehir Arap Baharı’nın ayakta kalmış en son kalelerinden biridir. Ulusal Petrol Şirketi’nin yönetim kurulu başkanı ve bu kuruluştaki görevi süresince şeffaf ve etkin yöneticiliği gibi dürüstlüğü nedeniyle de birçok uluslararası ödül ve takdir kazanmış Bay Mustafa Sanalla’nın görevden alınması ve Kaddafi rejiminin ihtilal komitelerinden, dosyasında uzun suç kayıtları ve entrikalar bulunan birinin geçenlerde onun yerine atanması başka bir örnektir.
‘’Baharın geldiğini kapınızdan da görebilirsiniz’’
Siyasetin kirli dünyasında kalıcı dostlar ve düşmanlar yoktur; sadece kalıcı çıkarlar vardır. Bu nedenle, değneği ortasından tutma siyaseti Arap Baharına ihanettir. Her demokratik ülke konumunu net olarak belirlemelidir: ya demokrasinin inşası yanında durmak ya da diktatörlükleri yeniden inşa edecek eski Arap düzeni yanında.
Biz, Libyalılar ülkemizi Mafya ailelerine rehin vermeyi reddetmeliyiz. Birleşmiş Milletler Libya Destek Kurulu tarafından temsil edilen uluslararası toplum, Libya halkına bir kez daha ihanet etmemeli ve sıradan Libyalıların fikirlerini küçümsememeli; çünkü diktatörün oğlu insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle yerel ve uluslararası mahkemeler tarafından halen aranmakta ve en ağır insan hakları ihlallerinin bazılarını gerçekleştirmiş bu savaş ağasıyla oğulları şu anda ülkenin yarısını esir almakta ve demir bir yumrukla idare etmektedirler.
Her ikisinin de gelecek seçimlerde aday olması yasaklanmıştır ve hemen adalete hesap vermeleri gerekmektedir. Ancak, eğer Birleşmiş Milletler temsilcisi siyasi düzenbazlıklarına devam ederse, kendisini ‘İstenmeyen Kişi’ ilan edeceğiz; o zaman belki hayatını kazanmaya Kaddafi’nin İhtilal Komiteleri Hareketi’nden Al Mathaba tarafından bağlanmış emekli maaşını alarak devam edebilir. 2023 yılı sona ermeden Libya’da yeni bir siyasi meşruiyet kurmanın zamanı gelmiştir!
Yolsuzluk herhangi bir ulusal ekonominin omurgasını kıran yıkıcı bir kanser gibidir ve bu tür istismarın en çirkin tezahürü, İran’daki gibi, İslam adına iki yüzlü dini figürler tarafından gerçekleştirilenidir. Maalesef, Libya ve İran’da felaketimiz fon eksikliğinden değil, zenginliğin yoğunlaşması ve yanlış ellere sızmasından kaynaklanmaktadır. Ne yazık ki ülkelerimizin muhteşem hidrokarbon zenginliği, Kuveyt ve Suudi Arabistan’da bir nimetken, bizde ilerlemenin önünde bir engel oluşturuyor.
Biz Libyalılara gelince, demokrasi için mücadele vermeliyiz, tıpkı zamanında Türk halkının mücadele ettiği gibi.
‘Şehitlerin kanı boşa dökülmemiştir!’’
Dr Ahmed Shebani
Demokratik Parti Başkanı
Email: info@thedemocraticpartyoflibya.org